Şizofreni (Schizophrenia) Hakkında Bilmemiz Gerekenler
Şizofreninin adlandırılmasını ilk kez Eugen
Bleuler (1857-1939) yapmıştır. Bu hastalığa: zihin yarılması-bölünmesi
anlamına gelen şizofreni (schizophrenia) kelimesini 1911 yılında
literatüre kazandırmıştır. Erken yaşta bunama, unutkanlık durumuna
duygu,düşünce ve davranışlar arasındaki bölünmenin de eşlik ettiği bir
rahatsızlık olarak tanımlanmıştır.
Şizofreni her ne kadar halk tarafından çoklu kişilik olarak bilinse de aslında Bölünmüş Akıl manasına da gelir ve aslında bir beyin hastalığıdır.
Aslında herkeste az çok bazı şeylere takıntılı olma durumu vardır. Buna tıp literatüründe "Obsesyon" denilmektedir.
Şizofreni
Rahatsızlığında Genetik etmenlerin etkili olduğu bilinmektedir, ancak
çevresel faktörlerin de oldukça etkili olduğu komplex bir
rahatsızlıktır. Yani: Diğer insanlardan, başarısızlıktan, gelecekten
korkma durumu, cinsel taciz, travma, aşırı öfke, özgüven ve özdeğer
eksikliği yaşama, utanç, suçluluk vs. gibi çevresel faktörlerin etkisi
olabilir.
Metabozlizmada Dopamin hormonunun salgılanmasındaki artış: insanın
gerçek dünya ile ilişkisini algıda zayıflığa yol açar ve zamanlama ile
ilgili sorunlar hissettirir. Halüsilasyonlar görür, Sanrı nöbetleri
geçirir.
Şizofrenler hastalıklarının var olduğunu kabullenmezler, hatta kendilerini diğer insanlardan daha üstün görme tutumu sergileyebilirler. Gördükleri sanrıların gerçekliğine, somutluğuna inanırlar.
Halüsinasyonlar ve yanılsamalar şizofreninin en belirgin işaretleridir.Halüsinasyonlar hatalı duygusal deneyimler, yanılsamalar ise yanlış ve kanıtlanamayan inançlardır.
Rahatsızlığını kabul etmeme ya da farkında olamama sebebi ile geç kalınırsa tedavi neredeyse imkansız hale geliyor.
Şizofreni ile alakalı yanlış bilinen bilgilerden biri de: Bu hastaların çevrelerine karşı saldırgan davranışlar sergilediklerinin sanılmasıdır. Aksine şizofrenler normal bir insana göre çevreye daha az zarar verme eğilimindedirler. Çünkü, içlerindeki korku ya da tedirginlik sebebi ile çevredeki insanlardan uzak durmaya çalışırlar.
Özellike paranoyak şizofreniler toplum içerisinde hiç bir sorun yaşamazlar. Bu hastalar daha çok kendilerine zarar verirler.
Cevap: Öngörülebilirlik Çünkü kendinizi gıdıklamak için harekete geçtiğinizde beyniniz kendini bu duruma hazırlar ve anında iletim yaparak yapacağınız şeyi önceden bildiğiniz için gıdıklanmamanız gerekir.Fakat şizofrenlerde harekete geçtikleri an ile beyinlerinin bu duruma tepki vermeleri dopamin hormonunun yüksek olması sebebi ile zamanlama sorunu yaşarlar.
Yazımızı Nobel ödüllü Matematikçi ve bir şizofreni hastası olan John Forbes Nash’in hayat hikayesini anlatan o harika filmi izlemenizi tavsiye ederek bitirmek istiyorum.
No comments:
Post a Comment